Mehmet Dede'nin Gaz Lambası

Çanakkale'nin yemyeşil bir köyünde yaşayan, herkesin saygı ve sevgi duyduğu bir isimdi Mehmet Dede. Çanakkale Savaşı'ndan döndükten sonra bilgeliği ile köyün danışılan kişisi haline gelmişti. Köyde kim bir konuda fikir almak istese, problemini çözmek istese Mehmet Dede’ye giderdi. Çünkü hem kendi yaşadığı hem de çevresindeki insanların yaşadığı olaylardan gerçeklere göre deneyim çıkarmayı çok iyi bilirdi.

Bir gün Ramazan ayı yaklaşırken Mehmet Dede, evinde özenle sakladığı gaz lambasını çıkardı ve torunu Ali'ye gösterdi. Bu gaz lambası, savaş yıllarında Mehmet Dede'nin hem karanlık gecelerini aydınlatmış hem de o karanlık gecelerde Mehmet Dede’ye umut olmuştu. Lambayı eline alıp, "Bu lamba benim için sadece bir ışık değil, aynı zamanda dostluğu, yardımlaşmayı ve umudu hatırlatıyor." demişti.

lamba
O yıl, Mehmet Dede'nin aklında köyde büyük bir iftar organizasyonu düzenlemek vardı. Köydeki herkesin katılacağı bir iftar sofrası hayali kurmuştu. Bunun, genç nesle Ramazan'ın gerçek anlamını hatırlatacağını ve yaşatacağını düşünüyordu. Organizasyonun planlaması sırasında, Mehmet Dede’nin torunu Ali ve kızı Ayşe ile köyün gençlerini de işin içine kattı. Onlara Ramazan'ın sadece oruç tutmak değil, aynı zamanda birbirine destek olmak ve yardımlaşmak olduğunun altını çizdi. Anlatacakları ortak hikayeler ve paylaşacakları ortak anılarla köydeki gençlerin de dikkatini çekeceğinden emindi. 
Mehmet Dede başlarda bazı zorluklarla karşılaştı. Köyde uzun zamandır küs olan iki aile henüz barışmamıştı. Bu iftarın onlar için büyük bir barış fırsatı olacağına inanıyordu.  İki aile de başlangıçta katılma konusunda isteksiz davrandılar. Ancak Mehmet Dede onları bizzat davet ederek Ramazan'ın birlik getiren ruhunu hatırlattı. Onları iftar sofrasında hatıralarını paylaşmaya teşvik etti. Ramazan’ın ilk günü köy meydanında uzun bir masa kuruldu. Mehmet Dede, gaz lambasını masanın ortasına yerleştirdi. Lamba yanarken, köyde yaşayan herkes masanın etrafında toplandı. Mehmet Dede bir konuşma yaptı ve savaş yıllarındaki yardımlaşmaları, oruç tutarken yaşanan dostlukları anlattı. Sadece su ve biraz üzüm kompostosuyla savaş meydanında tuttukları oruçları anlattı. O şartlarda bile herkesin birbiriyle nasıl yardımlaştığından bahsetti.
"Bu lambanın ışığı altında, savaşın en karanlık zamanlarında bile umudumuzu kaybetmedik. Şimdi, bu sofrada birlikte otururken, artık kimse birbiriyle küs olmasın!” İftar yaklaşırken yavaş yavaş, insanlar kaynaşmaya ve sohbet etmeye başladılar. Eskiden küs olan iki aile, anılarının ortak olduğunu gördüklerinde, aradaki buzlar eridi. 
Ertesi sabah doğan güneş, sadece yeni bir günü değil, köyde yeni bir birliğin başlangıcını da müjdeliyordu. 
Gaz lambası, artık köyde birlik ve yardımlaşmanın sembolü haline gelmişti. Mehmet Dede'nin çabaları sayesinde o Ramazan ayında başlatılan bu toplu iftar geleneği köyde yıllar boyunca devam etti. Köylüler, her sene bu sofrada tekrar bir araya geldiler ve Mehmet Dede'nin anılarını ve gaz lambasının ışığını yeni nesillere aktardılar.


Bütün mesele bugün karaya bir damla ak düşürmek...
Ortalığı beyaza bürümek değil...

Y.H.



Yorumlar

  1. Çok güzel bir yazı, sanki o köyde iftar sofrasında gibi hissettirdi...

    YanıtlaSil
  2. Gerçek zorluklarla karşılaşan kişiler insan ilişkilerinin değerini herkesten çok daha iyi biliyor... Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder