Zincirimde Gül Oya
Güneş dışarıda Ağustos ışıklarını saçarken, sokağın tek kiremit renkli şirin binasında oturan Melike'nin penceresinden içeri sızıyordu. Melike o sabah zar zor yataktan kalkabilmişti. Ama içindeki umutla evindeki, kafasındaki, hayatındaki tüm karışıklığa artık son verme isteğiyle uyanmıştı.
Tamire giden kütüphanesinden dolayı kitapları salonun her yerine öbek öbek yerleşmişti. Yapması gerekenler ve erteledikleri bir yerde, aranması gereken telefonlar, son şekli verilmesi gereken işler başka bir yerdeydi... Nereden başlayacağını bir türlü bilemez halde plan yapmaya çalışırken kapı çaldı.
“Tam da bu kadar önemli bir işin başındayken bu saatte kim olabilir?” diye düşündü.
Kapıyı çalan alt komşusu Zehra’ydı. Az önce kapının çalmasından rahatsızlık hissetmişti ama Zehra’yı da görünce sanki kendisine desteğe gönderilmiş bir elçi gibi hissetti. Bir an “Seni bana kim gönderdi bu saatte?" diye kelimeler dökülüverdi ağzından.
-Ne var saatte canım. Saat 10.00’u zor bekledim zaten. Bilsem daha erken ayakta olacağını daha erken kapındaydım.
-Tabi senin için bu saat günün ortası nerdeyse. Yürüyüşünü yapmış belki önemli işlerini bile bitirmişsindir.
-Kısmen doğru arkadaşım. Güneş doğalı 4 saat oldu. Ben biraz da öncesinde kalkıp gün doğmadan bir hazırlık yapıyor oluyorum.
Zehra'nın insana güven veren bir enerjisi vardı. Yapıp ettiklerinden emin, sanki sağlam bir dayanağı var gibi hissettiriyordu.
-Zehra nasıl yapıyorsun bilmiyorum. Hep düzenlisin, her şeye ayıracak vaktin var, biriken bir işin yok sanki. Sana çok imreniyorum. ‘Anı yaşamak’ denilen şey, bu senin yaptığın olabilir. Çünkü sende gördüğüm, olması gerekeni olması gereken zamanda yapıyorsun ve gayet rahat bir duruşun var. Benim işlerim maalesef yığılıp duruyor. Bana verebileceğin bir tavsiyen var mı bu konuda?
- Aslında çok kolay. Biraz konsantrasyon ve sabırla çözebileceğin bir mevzu. Uzun ince bir kolyen olup da onu bir sebeple çantana attığın, çok sonra da onu kullanmak istediğinde birbirine dolanmış bulduğun oldu mu hiç? Kolyeye zarar vermemek için onu tırnaklarının ucuyla dikkatlice çözdüğün…
-Evet, hele bir de başka kolyelerle bir araya koyduysan çöz çözebilirsen...
-İşte onun gibi bu iş... Bir ucunu bulacaksın ve o ucu takip ede ede sabırla o düğümleri açacaksın. Bu anlatıldığı kadar kolay olmayabilir ama altında yatan gerçekleri bilirsen uygulaması da kolaylaşıyor. Hayatta her şeyin kuralı olduğu gibi ertelenen, düşünmeden girilip yarı yolda vazgeçilen işlerin başımıza ördüğü çorabı sökmenin, ayağımıza dolanan zincirlerden kurtulmanın da bir kuralı var elbet.
Yeter ki insan yaşadığı gerçek problemi görmek istesin. Gerçek probleminin gerçek çözümü de var…
Yeter ki bir yerden başlasın insan…
YanıtlaSilGerçekten bu dağınık yaşantımızın toplanması mümkün mü? Umut veren bir yazı...
YanıtlaSilBu yazı adeta beni anlatıyor. Nasıl zinciri çözeceğimizle ilgili detayları anlatan bir yazı da bekliyoruz ☺️
YanıtlaSilSabırla o düğümleri açmak.. Ne güzel ifade edilmiş. Malesef, açamadığımız yerde asılıp kolyeyi koparabiliyoruz bazen…
YanıtlaSilUfaktan başlamak ve sabırla işlemek... elinize sağlık
YanıtlaSilHer zaman bir çözüm vardır...
YanıtlaSil"Bir ucunu bulacaksın ve o ucu takip ede ede sabırla o düğümleri açacaksın." ne güzel rahatlatıcı bir cümle...
YanıtlaSilGerçek problemini bulabilen insan hayatına yön verebilir çok güzel bir yazı olmuş👏🏻👏🏻
YanıtlaSilEmeğinize sağlık ne güzel bir yazı olmuş. Biriken işlerin aynı o kolye zinciri gibi sabırla yavaş yavaş bir ucundan tutup başlamak.
YanıtlaSilAni yasayabilenlerden olmak dileğiyle, Kaleminize sağlık
YanıtlaSilKüçük adımlarla, büyük adımlar oluşturabiliriz...
YanıtlaSilönce basite alıyoruz sonra o düğüm hiç çözülmez geliyor… doğaçlama yaşamak ve yöntem bilip yaşamak arasında nasıl bir konfor farkı var…
YanıtlaSilProblemsiz bir hayat var mı? Yeterki onun gerçeğine sahp ol çözümsüz bir şey yok
YanıtlaSilProblemlerimizi çözebilmek ümidiyle bu güzel yazı için ellerinize sağlık.
YanıtlaSil