Ağlamak
Ağlamaktan gözleri şişmişti… Son günlerde kendini hüzünlü hissediyor yüzü de gülmüyordu. En sevdikleri, biricikleriydi onu yaralayanlar. Nasıl olmuştu da bu hale gelmişlerdi, bir türlü anlam veremiyordu.
Halbuki onların her isteklerini, her dediklerini yapmıştı. İstekleri ve ihtiyaçları da bir süre sonra karıştırmıştı.
Kalbine bir ok saplandı sanki, sevdikleri birer birer nankörleşmişti. Kendi hayatına dair bir güzellik olsa kimse bunu önemsemiyor, kendi hayatlarındaki gündemlerinden bahsetmeyi çok seviyorlardı. Etrafındaki insanlar onun nasıl olduğunu, ne hissettiğini bile sormuyorlardı. Seni seviyorum sözünü bile esirgemişlerdi ondan. Halbuki ne kadar kolay kullanırız bu cümleyi….
Eski günleri aklına geldikçe ağladı ve kendine bir söz verdi… Hayatının merkezine tek kişiyi almayacaktı. Böyle olduğunda onun her istediğini yapıyor ve bunu iyilik olarak düşünüyordu. Verdiklerinin taviz olduğunu, kendisini güçsüzleştirdiğini geç de olsa canı yana yana anlamıştı.
Karşısına çıkan bir blogda okumuştu, “Değer veren değer verdiğine düşkünleşir” yazıyordu. Değer vermenin miktarını çok arttırdığı için karşıdakine iyice düşkünleşmişti. Ama ondan bu kadar değer görememişti.
Göz yaşlarını sildi ve aynada kendisine bir süre baktıktan sonra ferahlık hissetti. Aldığı kararın doğru bir karar olduğunu içten içe hissediyordu. Bugünden sonra mutluluğu dış dünyada değil, kendinde arayacaktı. Biliyordu ki kendi mutlu olursa etrafındakilerde onun yanında kendilerini mutlu hissedeceklerdi. Dengede ilişkiler kuracaktı. Kendi mutlu olursa her şey değişecekti. Bunu çok iyi biliyordu artık. Yeni kendi ile tanıştı ve ihmal ettiği sağlığı ve uzun süredir görüşmediği arkadaşlarını arama ile bir başlangıç yapmaya karar verdi. Yüzünü yıkadı ve kendisine tebessüm etti. Artık gülme zamanı dedi…
Göz yaşları içinde okudum. Tam da son dönemde yaşadıklarımı anlatmışsınız. Hep yaşadığımız ve değişmezsek yaşamaya devam edeceğimiz nankörlükler. İyilik yaptığını zannetme yanılgısı ile karşıdakini nankörlestirmek ve kırılan kalpler, dökülen göz yaşları, bozulan ilişkiler. Oysa hayat bizden hep denge istiyor. Az ya da çok değil İyilik yaparken bile ihtiyaç kadarını karşılamak dengeyi korumayı sağlıyor. Çok teşekkürler 🌺
YanıtlaSilEvet çok doğru… Her hezimette kendimize geliyoruz ama bir de devamında kendimize verdiğimiz sözleri tutabilsek:))
YanıtlaSilNeye ne kadar değer vermeli? Dengeyi kurmak çok önemli. Denge bozulunca hayatın her yerini etkiliyor gerçekten
YanıtlaSilİnsan iyi yaptığını zannederek dengeyi bozuyor… sonra da çıkmaz sokakta gibi kalbi daralıyor… dö eğitimlerinde iyi ki, nasıl dengeli bedel ödenir öğrenmişim… hayrımda çok şey değişti…
YanıtlaSilDeğer görmenin yolu önce kendine verilenlere değer vermekle başlıyor. Hiç kimse kölesini sevmez sadece kullanır ve yapılanlara kör olmaya başlar.
YanıtlaSilHer konuda miktarı çok artırmak insana iyi gelmiyor gerçekten... Teşekkürler...
YanıtlaSilAcı başlayıp tatlı biten bir hikaye... Hepsi bizi seçimlerimizin ve davranışlarımızın sonucu değil mi aslında?
YanıtlaSilAklıma şu replik geldi okuyunca. "Senin için saçımı süpürge ettim." Diyen le "Yapmasaydın. Ben mi istedim." Diyenlerin Cümlelerini duyduğunda insanin kalbinde saplanan o üzüntü.
YanıtlaSilOysa mutluluk hiçte Düşündüğümüz gibi değil.
Kaleminize sağlık.
Bizi mutsuz eden sebepleri aslında yine biz oluşturuyoruz. Oysa bunun bir yöntemi varmış. Yazı çok faydalı oldu. Düşündürttü.
YanıtlaSilMutlu olabileceğin BiRi ol :)
YanıtlaSildengeli bedel ödemek ve bedeli doğru yerlere yayabilmek, ölçüyü kıvamı tuttarabilmek
YanıtlaSilDengeli ve sürdürülebilir ilişkiler kurabilmek dileğiyle... Bu güzel yazıyı yazan kişilere teşekkür ederim.
YanıtlaSilİnsanları nankör olmaya sevk eden de bizim oluşturduğumuz sebepler... Sebepleri değiştirdikçe oluşturduğumuz sonuçlarda değişmeye başlayacak...
YanıtlaSil