KIYMETLİNİN KIYMETLİSİ
Gökyüzü aynı maviydi, güneş aynı güneş…
Yollardaki ağaçlar aynı yerdeydi ama artık hiçbiri eskisi gibi görünmüyordu…
Bazı şeylerin yokluğunun çok hissedildiği günlerdi…
İnsanların hüzün zamanları vardır… Ne renkler ne kokular ne yapılan sohbetler ne yenilen yemekler eskisi kadar anlam ifade etmez… Bu da işte öyle bir zamandı…
Kaç senelik hayat arkadaşı, evlatlarının annesi diğer aleme göç etmişti. İçinde taşıdığı hüzün ve Hatice’sinin yokluğuyla, eskisi gibi hayata devam etmeye çalışıyordu… Dışarıdan çoğu şey eskisi gibi görünse de içindeki hüzün hep tazeydi…
Ne güzel bir hüzündü ama…
Bir sahne kapanmıştı evet ama dönüp bakınca, öykü alkışlanacak performanslarla tamamlanmıştı… Herkes rolünün hakkını vermiş ve taraflar birbirinden razı bir şekilde öykü sona ermişti…
Kızgınlık yoktu, öfke yoktu, kin yoktu…
Aksine tatlı anılar, derin sevgiler, anlamlı bir yaşam bırakılmıştı geride…
Bir dönemdi gelmiş ve geçmişti…
Neticede her hayat bir sahneydi ve hepsi bir süreye sahipti…
Her şey biter bu hayatta…
Aslında kurduğumuz her ilişkimiz böyle değil miydi?
Bir süreliğine…
Başlayan ve sona eren…
İnsana yakışansa o sürede yapıp ettikleriyle alkış alacak bir performans sergilemekten başka neydi ki?
Her öykünün başlaması ve bitmesi benzer olsa da performanslar aynı olmuyordu oysa….
Kimileri alkışlarla sahneden çekilirken kimileri o alkışı alamıyordu… Dahası bazısı rolünün hakkını o kadar veremiyordu ki, daha perde kapanmadan yuhalanıyordu. Oyun, izleyene sıkıcı gelen kötü bir performansa dönüşüyordu…
Kimi sahneler ise akıllardan hiç silinmiyordu... Yıllar önce yaşanmış da olsa anısı çok taze kalabiliyor ve yıllar sonra hala dillerden dillere dolaşıyordu…
Kafasında bu düşüncelerle hayatın anlamını içine çektiği sırada, kapısı çalındı. Kapıdaki kişiyi sesinden tanıdı… Hemen kalktı, kapıyı açmaya yönelenleri durdurdu. Gelen kişiyi kapıda karşıladı… Onu çok fazla görmemişti, bir araya sık gelmemişlerdi. Onu çok iyi tanıdığı söylenemezdi ancak hatırı büyüktü… Sevdiğinin sevdiğiydi, kıymetli eşinin yakın arkadaşlarındandı… Sevdiğinin hürmetine ona hürmet etti…
İnsan, sevdikleri seviyor diye bir kişiyi sever miydi?
Eğer o kişi sevilesi biri ise evet… Onun hatırına onun sevdikleri bile anlamlı olurdu…
Onun sevdiği renk, onun sevdiği yemek, onun sevdiği kişiler öncelikli olurdu…
Hayatına fayda getirdiyse, keyif verdiyse, onun yanında güven hissine bürünüyorsa insan, o zaman o kişi de, onun ilişiğindeki kişiler de anlamlı oluyordu… Onun için anlamlı olanlar bizim için de anlamlanıyordu… Zira sevilenin hatırı çok büyüktü…
Peki nasıl sevilen olunur hayatta?
Sevgi, “Beni sevin, beni anlayın!” diyerek kazanılabilir mi?
Talep edilerek elde edilebilir mi?
Güzel davranışları olmasa, hangi güzel sürekli sevilebilir ki?
İnsanlar sevilecek işler yaparlarsa ancak karşıdakinin sevgisini kazanırlar.
Asıl mesele “Seni neden alsınlar?” da yani albenilerde gizli…
Güzellik elbette ki sevilesi bir şey ama albeni kendin kazanmadığın kaşla, gözle, saçla elde edilebilecek bir şey değil ki…
Bir insan diğerinin hayatına hangi faydayı sağladı?
Verdiği faydayı keyif katarak güzelleştirebildi mi?
Verdiklerinin karşılığını beklemeden ortamdan çekilebildi mi?
İşte buydu albeni ve önüne geçebileceği bir şey değildi, artık o kişi çok çekiciydi…
Bunu yapabildiğinde insan, yaş almış olsa da çok çekiciydi…
Varlığında da anlamlıydı, yokluğunda da anlamlıydı….
Ardından bıraktıkları bile anlamlıydı…
Sahnedeyken de sahne kapanmışken de alkışı devam edenlerdendi…
Sevdiğinin arkadaşının sesini duyunca kendisinin karşılamak istemesi bu sebeptendi…
Onu acısından çekip hemen ayağa yönelten yol arkadaşına verdiği hürmetti…
Hürmeti sevdiğinin hatırınaydı…
Birbirlerini asıl sevilecek olan için sevenlerin sevgisiydi bu…
Asıl kıymetlinin kıymetlisine gösterilen sevgiydi…
Hem seven hem sevilen ne güzel bir birleşme öyküsüydü…
Bir hüzün sahnesi ne anlamlı anlatılmış. Hüznün tadı olur muymuş? Hem de nasıl...
YanıtlaSilBugün canım halamın cenazesi vardı. ALLAH rahmet eylesin. Gerçekten de, sahnedeyken de sahne kapanmışken de alkışı devam edenlerdendi…Kaleminize sağlık
YanıtlaSilGüzel anılar ile veda etmek..Canım dedem aklıma geldi..Bir sabah vefat haberi ile güne başlamıştım zorlu özlemli günlerdi..Ama sonrasında hep güzel anılar..Hatırladıkça yüzümü güldüren..Varlığında yüz güldüren yokluğunda yüz güldüren..
YanıtlaSilNe kadınlar var, ne adamlar... Ne insanlar var, ne ilişkiler... Vasat yaşamak var sadece hayatta kalmak için, bir de böyle yaşamak ve gitmek var hakkını vererek...
YanıtlaSilEn kıymetlimiz kim?
YanıtlaSilSevdiklerimizin kaybı nasıl kalbimizi ağrıtır ama en sevgilimize kavuştuğunu bilmek o acıyan yüreğimizi ferahlatır çok şükür...
YanıtlaSilSeven sevdiğinin kıymetini bilsin yaşarken her güne seni seviyorum la başlamalı
YanıtlaSilBu sanal hayata 3 gün derler oysaki 3 dakikalık dünya, mühim olan hoş bir seda bırakıp SEVGİLİYE kavuşmak. (O) Boyutundaki insanlara Selam olsun
YanıtlaSilSahnede güzel çıkalım Rabbimiz bizleri çok sevsin inşALLAH
YanıtlaSilAsıl kıymetlinin kıymetlisine gösterilen sevgiydi…Ne kadar anlamlı ve güzel bir cümle ve yazı. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilVerdiklerinin karşılığını beklemeden ortamdan çekilebilmek ne büyük dirayet...Kaleminize sağlık
YanıtlaSilSevdiğine sevgiliye kavuşanlardan olmak ne güzel😊
YanıtlaSilSevilmek mi istiyorsun? Önce sevilmeyi hak edeni bul. Kıymet ver ki kıymetli olasın...
YanıtlaSilKıymetli görebilmek ve kıymet görebilmek... ne büyük bir servet ilişkilerde... kıymeti öğreten deneyimsel öğreti eğitimlerine iyi ki katılmışım...
YanıtlaSil