SÖYLEYİN ONA: ARTIK OLMASA DA OLUR...



Deneyimsel Tasarım Öğretisi ilişkilerde dengeyi korumanın yöntemlerini açıklar. 





SÖYLEYİN ONA: ARTIK OLMASA DA OLUR... 

“Ne var ki bunda? O da benim yerimde olsaydı aynı şeyi yapardı.” dedi Serpil arkadaşına. Sonrasında, bir an ağzından çıkan bu lafa kendi de inanamamıştı. Yapar mıydı gerçekten? Serpil, yirmili yaşların başlarında bekar güzelde bir bayandı. Türkiye’de halkla ilişkiler okumuş sonra da yurtdışına bir üst eğitim görmeye gitmişti. Aslında dışarıdan bakıldığında birçok kişinin imreneceği bir hayatı vardı. O ise çok yalnız hissediyordu. Kendini çeşitli sosyal etkinliklere vermişti. Ki onlarında birinde bir film setinde görev alırken onunla tanıştı. İş sonrası evine bırakmıştı Fırat onu.  Ertesi gün kız arkadaşlarına anlatırken bulmuştu kendisini.  Yakışıklı çocuk ama saf mı ne? Gün aşırı arıyor diye  üzerine dalga geçmişti.  Bir süre daha havasını attı arkadaşlarına. Gönderilen çiçekler alınan sürpriz hediyelerle... Bir süre sonra bu ilgiye alışmıştı. Birbirlerine karşı görüşme hevesleri vardı. Herşey yolunda gözüküyordu...

Ta ki Fatih'in işleri yoğunlaşana kadar... Limuzin işindeydi Fatih. İş adamlarını şehir içinde özel şoförlük hizmeti veriyordu. Havalı otomobiller kullanıyordu. Hayatı oldukça ilgi çekiciydi.  Serpil ile geleceğe dair fazla ortak noktaları yoktu.  Yine de onu merak etmekten kendini alıkoyamıyordu. Şimdiye kadar peşinden çok koşan olmuştu. Bu defa kendisi koşacak gibi hissediyordu. İlişkiyi bitirelim dedi yapamadı. Gün geçtikçe daha çok merak ediyor hatta kendisini ona hediye alırken buluyordu. Daha sık görüşmek istiyor olmayınca da işine dair kıskançlık duyuyordu. Arkadaşlarını ile geçirdiği vakitlere bile kıl oluyordu. 

Kız arkadaşları onun bu haline anlam veremiyor, onun için üzülüyorlardı. İyi bir okulda yüksek lisans, iyi bir kariyeri potansiyeli vardı. İdealleri prensipleri vardı...Ta ki Fatih ile tanışana kadar. Aslında aynı ülkeden gelmelerine rağmen ayrı dünyaların insanları gibiydiler. Kendini güvende hissettiği ve güçlü olduğu yerde değildi. Öyle olsa büyük ihtimalle seçeceği biri değildi. Neden burda bu kadar cazip olmuştu anlamlandıramıyordu.. 

Önce, günde üç dört kez yaptıkları telefon görüşmeleri azalmaya başlamıştı. Elinde olmadan Fatih’in üstüne düşer olmuştu. Fatih işi gereği yoğunlaşmıştı. İlk günlerdeki gibi zaman ayıramıyordu. Her fırsatta  sürekli geleceğe yönelik sözler vermeyi ihmal etmiyordu. "Biraz sık dişini para biriktireyim sonra seninle evleneceğiz." Bir süre sonra bu ilgi, Serpil’in Fatih’i değiştirme çabalarına yerini bırakmıştı. Hiç yapmam dediği şeyleri yapmaya başlamıştı Serpil. Onu değiştirmeye çalıştıkça kendinin değiştiğinin farkında bile değildi. Bir keresinde tüm gece Fatih’in çalıştığı yerde kendi arabasıyla onu takip bile etmişti. Fatih onda bir saplantı halini gelmişti. Bu duygu neydi, neden böyle olmuştu? Kendisi bile bir anlam veremiyordu. 

Fatih’in ise ona karşı olan umursamaz olmaya başlayan tavırları onu kışkırtıyordu. Artık onu uyarmaya çalışanları da pek dinlemez olmuştu. Hepsinden önemlisi  de Serpil, bu hislerini mutluluk zannediyordu. İlişkilerin yasasını bilmediği için nasıl bir tuzağa çekildiğinin farkında bile değildi. Elinden kaçırdığını görmek, neredeyse aklını kaçırmasına sebep olacaktı… Bu durum Fatih'in iyice ilgisinin azalmasına sebep olmuştu. Sürekli yaptıklarını eleştiriyor, ilk fırsatta da istemediğini dile getiriyordu. Serpil, "Bunu bana nasıl yapar hala anlamıyorum." diye dert yanıyordu arkadaşlarına. Oysa "Ben onun için birçok şeyden vazgeçmişken... O benden nasıl bu kadar kolay vazgeçer? diyordu. 

Buna inanamıyordu…Eski mutluluğu kalmamıştı artık. Gözlerinin içi gülen o hayat dolu kızın yerini başka biri almıştı. Sürekli karşı tarafı beklemek onu çok yormuştu. Bir süre sonra da kendini kontrol edemez halde bulmuştu. Bu nasıl bir oyun diye geçirdi içinden. Bir girdaba girmişti çıkamıyordu. Kimse de derdinden anlamıyordu, anlatamıyordu. Çok çaresizim derken kendini ellerini açmış dua ederken buldu. " Keşke ben tanıyan bilen bir dostum yanımda olsaydı." Onu anlayabilecek tek merci olanla dertleşti. Sonra hiç olmayacak bir şey oldu.  

Yabancı bir ülkede bir mucize gerçekleşti.  Maillerin bakarken gördüğü bir resim. Evet o çocukluk arkadaşı o da burda idi Amerika'da idi. Bir sabah yürüyüşte buluşmaları milad olmuştu. Yıllardır hayatında olmayan  eski dostun ağzından çıkanlar şaplak olmuştu. Ve o akşam hayatına çeki düzen verme kararı aldı.  Cesareti toplayıp eşyalarını topladı ve memleketine dönüş biletini aldı. 

Mutluluğun dışarıda değil kendi içinde araması gerektiğini anlamıştı Serpil. Acısı vardı ama geçeceğini hissediyordu. Kendisini dününden çok daha güçlü ve huzurlu hissediyordu.  Demek ki her insanın bir dönüş zamanı var...kendine dönüş zamanı diye düşündü Serpil. Artık kendi hedeflerine konsantre olmuştu. İki ay geçmişti Fatih’te çok fazla aklına gelmiyordu. Fatih arkadaşlarıyla ona haber göndermişti. Serpil’in cevabı şu olmuştu:  "Söyleyin ona, artık olmasa da olur." 

Her ilişki başlangıçta iyidir. Taraflar birbirine saygı duyarlar, sevgi ve adalet vardır başlarda. Ancak zaman içerisinde sevgi yerini şüpheye, saygı yerini şiddete bırakır bazen. Birbirilerini incitmek istemezken bir anda birbirlerine sürekli laf sokan iki insana dönüşüverir taraflar. Nasıl olur da birbirini seven iki insan bu kadar değişir. Ve ilişki bambaşka bir boyuta taşınabilir? Başlangıçta ilgisiz olan bir insan... Nasıl olur da yüzüne bile bakmadığı kişiye dönüşür? 

Dengelerin değişmesi kaçınılmaz bir kuraldır. Bu kurallar kaçınılmazken hep aynı şeyleri yaparak olumlu sonuç alınabilir mi? Alınamaz, çünkü her değişimde ortaya koyulan davranışların da değişmesi gerekir. Değişimler karşısında ortaya koyması gereken doğru davranışı bilenler, farkında olmadan bir bağımlılığın içinde bulmaktan da korunur. İlişkilerin ana kurallarına hakim değilse, ilişkilerde değişen dengeleri koruması zordur insanın.

İnsanın bir dönem çok üzerine düştüğü şeyler başka bir zaman kaçtığı şeyler olabilir. İlişkiler hep aynı boyutta ilerlemez. Sürekli bir değişim vardır. Deneyimsel Tasarım Öğretisi ilişlerdeki değişimleri ve nedenlerini açıklar.


Bütün mesele bugün karaya bir damla ak düşürmek...
Ortalığı beyaza bürümek değil...
Y.H. 

Yorumlar

  1. Hepimizde olmuyor mu?
    Ne kadar çok ilgilenirsem o da bana o kadar çok yaklaşır diye düşünüyoruz

    Ama şu detayı atlayabiliyoruz di mi?
    Acaba o da bunu istiyor mu?

    Kediyi bile sevmek amaçlı bir köşeye sıkıştırsak saldırıyor ve kaçmaya çalışıyor 🐈

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel anlatmışsiniz

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar aynı şeyi yaşayan var değil mı? Çözümü var. Gerçekten var. Herkes bu eğitime gelmeli

    YanıtlaSil
  4. her kaçan kovalanır mı? kovalanmaz .

    YanıtlaSil

Yorum Gönder